“İzmir fuarlar ve kongreler kenti olacak.”
“İzmir Ege’nin incisi, Türkiye’nin ilk’cisi, geleceğin çağdaş kenti.”
“İzmir Universiade Oyunlarını gerçekleştirdi.”
“İzmir EXPO’ya aday oldu.”
“İzmir gökdelenler kenti olacak.”
“İzmir İstanbul otoyol projesi her iki taraftan eşit olarak başlatılacak.”
“İzmir’e Ege Medeniyetler Müzesi kurulacak.”
“İzmir değişiyor, tarihi gün ışığına çıkıyor.”
“Agora keşfediliyor, kale yeniden dizayn ediliyor.”
“Ahmet Adnan Saygun gibi Avrupai bir kültür merkezimiz var.”
“ Havagazı fabrikasını yaptık, top yekun rahatladık.”
“Yüzlerce yeni otobüs aldık hem de klimalı.”
“Metroda geciktik ama eninde sonunda bitecek.”
“Engellilerimizi unutmuyoruz, konserler düzenleyip hediyeler sunuyoruz.”
“Jeotermal enerjiyi kullanmada örnek bir kent olacağız.”
“Termal turizmi geliştirip daha çok turist ağırlayacağız.”
“Kemeraltı’na butik oteller yapıp, VOB’a prestij bina yapacağız.”
Böyle diyor hemen her platformda Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı İzmir’in idarecileri, belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları ve diğer kanaat önderleri.
Onlar bu cafcaflı sözcüklerle yolalmaya, halka hizmet ettiklerini sanmaya devam ederdursun Karşıyakalı Ahmet efendi, Örnekköylü Emine teyze, Yeşildereli öğrenci Fatma, Eskiizmirin asgari ücretli çalışanı tornacı Mehmet sıradan bir kış gününde sıradan bir doğa olayı yüzünden şöyle diyor kısaca.
“Al sana altyapı.”
Ve ekliyor.
“Alt yapınız batsın.”
Anlayana.
16 Şubat 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder