HOŞ GELDİNİZ



Gazetede yayımlanan makalelerimi artık buradan da takip edebilirsiniz.


İlginize teşekkürler...


19 Ocak 2010 Salı

Ahmet Altan ve ATATÜRK 2

Ne demişti Ahmet Altan, güzel ülkemin onu sevmeyenler için bile en azından derin br saygıyı hak etmiş kurtarıcısı Atatürk için?
… Korkunç bir baskı uyguladı.
Kürt liderlerini astı, Müslümanları gazeteler vasıtasıyla “irticacılar” olarak ilan etti, demokratları Meclis"ten attı, solcuları hapse koydu. ..
Açıkça söylemek gerekir ki, ulu önder çok da yumuşak davranmadı, oldukça sert ve amansız tutumlar da takındı dönemi içerisinde.
Ancak önemli olan bu tutum ve davranışlara niçin ihtiyaç duyduğu ve de kimleri kapsadığı.
Atatürk düşmanlığına bulaşmayan, onun kurduğu ülkeye ve rejimine yönelik artniyet beslemeyen ve objektif bir bakıç açısıyla analiz yapma yeteneğine sahip her birey için bu sert ve amansız tutumlara maruz kalmış olanlar açık ve seçik bellidir.
Örneğin saltanatçılardır.
Örneğin hilafetçilerdir.,
Örneğin şeriatçılardır.
Örneğin binlerce şehit kanına malolan, henüz yeni yeni temelleri atılmaya çalışılan devlete baş kaldırmış ve de dışarıdan kotarılmış isyancılar.
Keyfi idarenin bir daha hortlamaması, tamamıyla tarihe gömülmesineydi tüm çabalar.
Bazen normal zamanların mantığına da uymayabilir olağanüstü zamanlarda verilen olağanüstü kararlar.
Nihayetinde Atatürk ne el sürülmez, dokunulmaz bir tabudur ne bir veli ne de bir peygamberdir.
Milletinin bağrından kopmuş bir ulusun yok olma sürecini var olma mücadelesine çevirip bunu da başarıya ulaştırmış dahi bir kimliktir.
Ne güzel tarif etmişti Ruşen Eşref “Atatürk’ü Özleyiş”in de.
“ …. Saltanatları dört bir yana savurdu. Yurdunun ordusu mağlup düşmüştü; galip etti. Devleti yıkılmıştı; devlet kurdu. İdaresi bozulmuştu; düzgün etti.. Bağımlıydı; bağımsız etti. Yıkılan devlette hükümranlık bir tek sülalenindi. Kurduğu devlette hâkimiyet milletin oldu. Milletin adı devletin adı oldu... Ruhlar medreselerde küfleniyordu; kapılarını örttü.
Yurdunun erkekleri fes giyiyordu: kimi beyaz, kimi yeşil... Beğenmedi; şapka giydirdi... Anlattı ki: baş kılığı dünya işidir; ahret işi değil.. Anaların, kız kardeşlerin yüzleri siyah peçeliydi; bahtları çarşafları gibi karaydı... Çileleri çoktu, hakları az... Beğenmedi. Yüzlerini açtı, ak etti. Hakta onlara erkeklerle eşitlik sağladı; bahtlarını ak etti... Milletinin dili üçüzlü gibi olmuştu... Beğenmedi. Arındırdı, bir etti. Ayrılıklar istemedi; birlikler kurdu. Eskilikler, gerilikler istemedi; yenilikler, ilerilikler kurdu... Düşüklüğü sevmezdi; güçlü oldu. Haksızlığı sevmezdi; hak gözetti. Kendi devletini en büyük devletten asla aşağı görmedi. Kendi milletini, hiç bir an, dünyanın en onurlu milletinden asla geri, asla güçsüz görmedi, göstermedi.
Ruhlar uyardı; gözler açtı... Bahtsız milletlere baht yolu açtı. Dünyaya örnek gösterdi. İnsanlığa ders verdi... Ve, eyvah, ne çabuk dindi!..”
Bu satırları yetmez bir kere okumak.
Onlarca, yüzlerce kez okunup, kazınmalı belleklere.
Minicik yüreklere.
Atatürk ülküsü ile dolu gelecek nesillere.
Yapılmak istenen de bu ve benzeri satırları, günahıyla sevabıyla yazılmış bir destanı unutturmak bizlere.
Kanmayalım bu dışarıdan kotarılmış ya da tarihinden bihaber kalemlere.
Bir olalım, birlik olalım, yanlış da yapmış olsa Atamıza, ecdadımıza sahip çıkalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bugün Seçim Olsa Kime Oy Verirdiniz?