CHP İzmir teşkilatında kongre süreci tüm hızıyla sürüyor.
Olaylı Buca kongresini Bornova takip etti ve tahmin edebileceğiniz gibi bu kongre de olaylı geçti.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile İl Başkanı Nalbantoğlu’nun desteklediği belirtilen Enver Dündar ipi göğüsledi.
Diğer aday Ertürk Çapın ise destekçileri MYK Üyesi Mehmet Ali Susam, eski İl Başkanı Kemal Karataş ve Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır’ı sevindiremedi.
Konumuz şu veya bunun kazanıp kazanmaması değil.
Konumuz kavga müptelası bir takım adamlar ve bu adamların CHP’ye verdiği akıl almaz zarar.
Çünkü maşallah diyesi geliyor insanın.
Tek adayla da girilse rakipler de olsa bir gerçek hiç ama hiç değişmiyor.
Partililer mutlaka bir kavga nedeni buluyor.
Ertesi günde gazeteler kongreyi sayfalarına “CHP’liler yine kavga etti” başlıkları ile taşıyor, televizyonlar çıkan olayları, arbedeyi tüm ülkenin ilgisine sunuyor.
Bornova kongresinde de bazı kendini bilmez partililer kantarın topuzunu kaçırıp görev yapan gazeteci arkadaşlarımızı şiddet üzerine inşa edilmiş dünyalarına katmak istemişler.
Aziz başkan bu muhteremlerin yerine özürdileme büyüklüğünü göstermiş de olay tatlıya bağlanmış.
Sağolsun sayın başkan ama CHP’nin her kongresi böylesi seviyesizlikler, böylesi aymazlık ve kendini bilmezliklerle mi gerçekleşecek?
Her CHP kongresi hiziplerin, çıkar kavgalarının, koltuk sevdalılarının damga vurduğu bir savaşa mı dönüşecek.
Hani az çok bu işin içindeyiz ve öyle dışarıya söylendiği gibi birlik beraberlik hikayelerinin söz konusu olmadığını biliyoruz.
Fırsatı bulunsa yıllarca aynı dava peşinde koşturan iki arkadaşın birbirlerinin gözlerini oymaktan çekinmeyeceklerini de biliyoruz.
Siyaset denen illetin özellikle alt kadrolarda sadece ve sadece kişisel hırstan ibaret olduğunu halka hizmetin bireysel menfaate ters düşmediği ölçüde geçerlilik kazandığını da biliyoruz.
Bunları biliyoruz bilmesine de alenen ve açıkça ortaya konulmasına bir anlam veremiyoruz.
Kavgaların, hiziplerin, menfaat çatışmalarının bu denli yüksek oranda seyrettiği bir partide acı olan şu ki buna sebep olanlar sonrasında çıkıp Genel Başkanlarını eleştirebiliyor, o partinin başından gitmedikçe kendilerine iktidar yolunun gözükmeyeceğini söyleme pervasızlığını gösterebiliyorlar.
Henüz üç ay önce kurulmuş bir partinin iktidara gelmesini, sonrasında yüzde 47’lere varan oya ulaşmasını CHP’nin ise yüzde 21’lerde kalmasını Deniz Baykal’a maledebiliyorlar.
Kimse kusura bakmasın ama şu bir gerçek ki; CHP’ye verilen yüzde 21’lik oyun tamamına yakını sadece ve sadece Deniz Baykal’ın liderliğinedir.
Bu oy oranında örgütünün payı yok denecek kadar azdır.
Çünkü örgütü onun hızına ulaşamamış hatta onu anlayamamıştır.
Deniz Baykal, partiler üstü bir siyaseti kendine hedef olarak benimsemişken örgütü sen ben kavgası ile bu hedefe rakiplerinden çok daha fazla zarar vermiştir.
Hala da vermektedir.
27 Ocak 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder