Popüler kültürün hemcinslerine oranla pek de popüler olamamış simalarından biri önceki gün atıp tutuyordu; açılım, Türk-Kürt kardeşliği, demokrasi, vatan millet sevdası üzerine.
Simasını zaman zaman gördüğüm ekranlardan biliyordum ama ismini daha yeni öğrendim.
Yani abuk sabuk konuştuğu tv ekranı lutfedip alt yazıda belirtince.
Nihat Doğan’dı bu şahıs.
Yazımın başlangıcında yazdıgım konularda ahkam kesiyordu bu muhterem ama resmen saçmalıyordu.
Çünkü şehit haberlerinden tutunda sokak olaylarına neden olan çevrelere yer veren basını suçluyordu dili döndüğünce.
Gazete ve tv’ler bu konularda yayın yapınca kendileri yer bulamıyormuş maalesef.
Albümünü tanıtamıyor, haber bültenlerine konuk olamıyormuş.
Halkta bu ve benzeri muhteremlerden mahrum kalıyor, bunun acısını yaşıyormuş.
Vah vah ki vah vah…
O yüzden sayın Başbakanı, sayın Cumhurbaşkanı basına şehit haberleri vermelerini, toplumsal olayları yayınlamalarını yasaklamalıymış.
Yani basınımız bir terörist saldırı olduğunda, bir şehit haberi alındığında buna yer vermeyecekmiş.
Ne yapacakmış?
Bu pek muhterem şahsı ekranlara çıkarıp insanlara mutluluk aşılayacakmış!
Görüyormusunuz birçok insanı müzikten bile soğutacak kadar tiz sesi ile popüler camiada varolma mücadelesi veren bu zatın derdini.
Sanki tüm televizyonlar, koca koca gazeteler bu şahısın yolunu gözlüyor da gündemin yoğunluğundan bu imkanı yaratamıyorlar.
Allahım ne günlere kaldık demek bile yetmez bu duruma!
Böylesi aymazlıklara.
Bir yanda vatan uğruna canını feda eden Mehmetçikler.
Diğer yanda ev ve işyerlerini yakıp yıkan, otobüs içerisinde gencecik hayatları söndüren caniler.
Bir yanda Türk Bayrağını yakıp, masum insanları katleden ve dünya çapında da terörist damgası yemiş örgütün bayrağını açanlar,
Diğer yanda tüm bunları basın göstermesin de bize yer versin diyen bir tuhaf insanlar.
Nihat Doğan’lar.
Yine de çok şükür fazla değil bunlar.
7 Ocak 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder