Değer yargılarımızın, toplumca önemli kıldıklarımızın yozlaştığına hatta bazı çevrelerce özellikle yozlaştırılıp toplumsal hafızalardan silinmek istendiğine artık iyice şahit olmaya başladık.
Bu çevrelerin yeni görevi belli oldu.
Bu zatlar şimdi milli mücadele dönemini gündeme getirip bu kavramın içini boşaltma gayretine girişmeye başladılar.
Neymiş efendim?
Kurtuluş Savaşı denmesi yanlışmış.
Büyük bir hata yapılıyormuş. Çünkü bu Türklerin kendinden olmayan hemen herkesten kurtulduğu anlamına geliyormuş.
Neymiş efendim?
Milli Mücadele denmesi de kabul edilemezmiş çünkü milli denerek diğer etnik kimlikleri de Türkleştirme yoluna gidiliyormuş.
Peki ne denecekmiş?
İstiklal Savaşı.
Söylenmesi gereken buymuş.
Çünkü bu muhteremlere göre bu sözcük ile Türkiye Cumhuriyeti’nde varolan tüm etnik gruplar bütünleşiyor, sadece Türkler olarak değil topyekun bir mücadele verildiği ortaya konuyormuş.
İşte bu yüzden ulu önder Atatürk ve silah arkadaşları ile binlerce Mehmetçik ve çoluk çocuk kadın yaşlı demeksizin canını ortaya koyan milyonlarca vatan evladının mücadelesi yalnız ve yalnız ‘İstiklal’ diye adlandırılırsa hak ettiği değeri bulurmuş.
Kendi adıma bahsi geçen tüm bu nitelemeleri kullanıyordum hiçbir ayrım yapmaksızın çünkü Kurtuluş da dense, Milli Mücadele de dense İstiklal de dense hemen hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluşunu ifade ederdi benliğimde.
Ancak budan böyle dur demek gerekecek herhalde.
Hatta İstiklal sözcüğüne bu konuda sansür bile istenebilecek çok kere.
İstenmelidir de…
İnadına denmesi gerekenler ise kurtuluştur ve pek tabiî ki milli mücade.
Çünkü izin vermemeliyiz, izin verilmemelidir bu zümreye.
Ve denilmelidir ki inatla hemen her yerde:
Lazıda Abazası da Kürdü de Çerkezi de tabidir Türk milletine.
İstiklal sizin olsun Kurtuluş da yeter bize milli mücadele de.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder