Ülke yangın yeri.
Erzincan, Edirne, Kars, Hakkari, İstanbul, Adana, İzmir, Manisa.
Gün geçmiyor ki bir kavga, bir olay yaşanmasın ülkenin dört bir tarafında.
Önceki gün DHKP-C’liler vardı meydanlarda.
Karşı çıkıyorlardı yapılanlara, destek veriyorlardı tutuklanan arkadaşlarına
Genç, yaşlı yüzlerce vatandaşta toplanmıştı aynı alana.
İstemiyorlardı onları orada, ders vereceklerdi atacakları tekme ve tokatlarla!
Sonra grup başladı sloganlarını atmaya.
“Amerika defol, Avrupa defol.”
Polis çember içine almıştı her birini.
Uyardı slogan atmayın diye.
Dinlemedi grup ne uyarıyı ne de kendilerine bilenmiş halde bekleyen kalabalığı.
Sürdürdü sloganlarını.
Amir emir verdi, alın bunları içeriye diye.
Ortalık karıştı, grup hem polisle hem de vatandaşla kapıştı.
Sonra trajikomik durumlar yaşandı.
Eylemci bir genç kıza üç adam saldırdı.
Attıkları tekme ve tokat insanım diyen herkesi insanlığından utandırdı.
Linç edilecekti ki son anda kurtarıldı.
O ve arkadaşları ilk böyle cezalandırıldı.
Sonra bindirilip araçla karakola yollandı.
Provokasyon ya da değil!
Anayasal hak ya da eşkıyalık!
Nasıl tanımladığınızın hiçbir önemi yok.
Gerçek şu ki; artık toplum olarak öfkemizi kontrol etmekte zorlanıyoruz.
Eskiden gülüp geçtiğimiz, en azından ‘hadi canım sende’ dediğimiz konulara bile tahammül edemiyoruz.
Adalete güvenmiyor, ceza kesmeye kalkıyoruz.
Ve aslında son dönemde yaşadığımız tüm bu olayların faturasını yanlış yere kesiyoruz.
Birileri “provoke ediyor” deyip işin içinden sıyrılıyoruz.
Asıl sorumluyu gözden kaçırıp, ekmeğine bir de bal sürüyoruz.
Yok mu bu ülkenin idarecisi, iktidarı?
Toplumu Ergenekoncular, Ergenekoncu olmayanlar, açılımcılar, açılıma karşı olanlar, Denktaşçılar Talatçılar diye hemen her icraatı ile ayrıştırıp parçalara ayıranlar.
Gurur duymalısınız 2010 yılının Türkiye manzaralarıyla.
12 Ocak 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder