DTP kapatıldı ve güzel ülkemin dört bir yanı terör ve şiddet yanlıları tarafından yakılıp, yıkılıyor, dünyaya sanki Türkiye’de bir iç savaş varmışcasına görüntüler sunuyor.
Hoş, demokrasiyi sadece tabelasında bir sözcük olarak taşıyan arka planda ise şiddeti meşru gören siyasi parti kapatılmadan da ortalık güllük gülistanlık değildi.
Bu zümre yine en küçük bir sürtüşmede hiç olmadık konuları bahane edip sokaklara dökülüyor, zaten işsizlikten kavrulan esnafı kepenk kapattırarak, vitrinlerini yıkıp dökerek daha perişan hale sokuyor, dershaneden evine gitmek amacındaki masum Serap’ı, Serapları katlediyordu.
Anlayacağınız bu misyonun yandaşları dün de böyleydi, bugün de böyle ve yarın da değişmeyecek.
Çünkü şiddet alabildiğince işlemiş benliklerine.
Türk, Kürt, masum, suçlu, iyi, kötü ayrımı yapmaksızın düşmanlar kitlelere.
Sevgiyi bırakın sevgi kırıntısı bile yok içlerinde.
Varsa yoksa yakıp, yıkmak, masumların canlarına kastedip ocakları söndürmek, şiddet, şiddet ve yine şiddetle kan dökmek.
Bakın bir süre önce açılım, barış nidaları ile ülkemize giriş yapan 34 kişilik PKK’lı grubun sözcüsü, neler lutfetmiş güzel ülkemin güzel insanlarına.
Demiş ki; 1991-1994 yılları arasında Türkiye’nin uyguladığı baskı ve sindirme sonucu 18 bin insan göç etti.
Demiş ki; bunlardan 11 bini Mahmur Kampı’nda. Ve diplomatik, ekonomik, askeri baskıya maruzlar.
Demiş ki; siyasi yasaklar devam ettiği sürece bizden başka kimselerin gelmesini beklemeyin.
Demiş de demiş.
Demez mi?
Siz de yıllarca dağda taşta dolaşıp, askere kurşun sıkıp, masum bebecikleri katledip ya da katledenlerle bir arada yaşayıp sonra da elini kolunu sallayabileceğiniz ülke bulsanız demez misiniz?
Dersiniz.
Dersiniz de biz de ‘Allah müstahakınızı versin’ demekle kalmaz “İllahlah” ederiz.
Bakın açılımın gülleri (!), 1991-94 dönemi Türkiye’de PKK terörünün en azılı olduğu zamandı.
Siz veya önderleriniz o dönem alınmış bir takım askeri tedbirleri şimdi baskı ve sindirme olarak görebilir, gösterebilir ve de güzel ülkemde çıkıp bunu masum Kürt vatandaşlarının insan haklarına tecavüz olarak çevirebilirsiniz ama yediremezsiniz.
Biz de yemeyiz, milyonlarca Kürt vatandaşımız da yemez!
Mahmur Kampı’nda 11 bin kişi var deyip bunların tamamını masum Kürt vatandaşı olarak da gösteremezsiniz. Çünkü iddia ettiğiniz türde baskılara maruz kalmış olsaydı Kürt vatandaşlarımız, bin değil binlerce kamp kursanız kar etmezdi.
Diplomatik, ekonomik ve askeri baskı mı?
Hani Ak Parti öncesi olsa doğrudur derdim ama “Açılım” diyerek ülkeyi ayrıştırmanın eşiğine getiren bir iktidarın böylesi baskılar oluşturacağını daha doğrusu oluşturabileceğini hiç sanmıyorum.
Ve siyasi yasaklara gelince.
Yıl 2010.
Böyle bir yasağı hatta herhangi bir yasağı savunmak söz konusu olmamalı kanımca.
Olmamalı, olmamalı da, bu zamanda şiddetten medet ummakda, bunu olmazsa olmaz hale sokmakta olmamalı.
Otobüs yakmak, işyerlerini kundaklamak, masum canlara kıymak, olur olmaz yerde bombalar patlatmak, askerimize tuzaklar kurmak da olmamalı.
Çünkü yok bunun bir kazanımı.
Filistin’e bakın ne demek istediğimi anlarsınız!
22 Aralık 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder