Takip ediyor musunuz bilmiyorum ama benim Cumartesi gecelerini iple çekmeme neden olan bir program var.
Habertürk TV’de..
Tarihin Arka Odası..
Pelin Batu ile Erhan hoca varsa da Murat Bardakçı programın başaktörü..
Neyse konumuz programı tanıtmak ya da methiyeler dizmek değil (ki) aslında fazlasıyla da hak ediyor.
Belki bu hak edişi ilerleyen günlerde yerine getiririm..
Şimdi konumuza geçelim.
Erzurum Kongresi’nin 90. yılı dolayısıyla ülkenin ilk on üniversitesi arasında gösterilen Atatürk Üniversitesi tarihi bir kitap hazırlamış.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Erzurum'da yayınlanan ve basın tarihimizde çok önemli bir yeri olan "Albayrak" gazetesi, hem orijinal diliyle hem de Türkçe olarak yayımlanmış.
Bir bakıma bu anlamda tarihi bir işlev yerine getirilmiş.
Ama asıl tarihi yanı bundan kaynaklanmıyor.
Kitap, seversiniz sevmezsiniz ama kabul etmelisiniz ki bu ülkenin en iyi araştırmacısı ve tarihcisi (ki o kendisine gazeteciyim diyor) sayın Murat Bardakçı abimizin hışmına uğruyor.
Murat Bardakçı kendisine gönderilen kitaptan rast gele bir bölümü incelediğini belirtip, kırmızı kalemle işaretlediği yanlışları bir bir ortaya koyuyor.
Kitapta imzası bulunan Prof., Doçent, Dr., ünvanlı akademisyenleri yerden yere vuruyor.
Zira hatalar eski yazının yanlış anlaşılmasının yanı sıra basit imla kurallarını da içeriyor.
Bardakçı’nın öfkesi dinmiyor, eleştirilerini sürdürdüğü 1 saat boyunca bu çok değerli (!) esere imza atan akademisyenleri abartısız on defa deşifre ediyor.
Bitti mi diyorsunuz?
Hayır. Murat Bardakçı bu. Hele de konu tarih olunca bu kadarla bırakır mı?
Ertesi gün istisnasız en büyük tarihçimiz İlber Ortaylı hocamızla Atatürk konulu Teke Tek programında yeralıyor Bardakçı.
Eleştiriler daha da sertleşiyor, kitaba imza atan muhteremler yeniden isim isim kamuoyuna deklare ediliyor.
Şimdi buraya kadar sadece bir süreci paylaştım sizlerle.
Aslında bu konuda gerekeni sevgili Murat Bardakçı abimiz söyledi deyip es geçmeyi düşünüyordum ama bir Erzurumlu olarak Atatürk Üniversitesi gibi gözde bir ilim yuvasının en yetkin isminin basının karşısına geçip bir yanlışlar abidesini savunmasını hazmedemedim.
Garipsedim, içime sindiremedim.
Sayın rektör, 471 sayfalık devasa, adeta yerinden kaldırılamayacak kadar ağır ama yanlışları itibariyle de pek hafif bu ilmi eserin bir iyi niyet olarak hazırladığından dem vurmuş.
Yazık ki çok yazık..
Öncelikle sayın Rektör, bu ülkenin kaynaklarını, insanların vergilerini bir iyi niyet çabasına heba etmek lüksünüz hiç ama hiç yok.
İkincisi okuma yanlışları bir tarafa büyük harf, küçük harf gibi basit imla kurallarını bile bilmeyen ya da önemsemeyen bir zevatı iyi niyetli bulamazsınız, zira kamusal bir görevi ifa ettiğiniz makamınızla bağdaşmaz.
Hele hele ‘Efendim yıldönümüne yetiştirmek için çabalandı. Tashih hatalarını kabul ediyoruz ama sonuçta tamamladık’ demek kusura bakmayın ama abesle iştigaldir sayın rektör.
Bu ülkenin kurtuluş mücadelesinin en önemli dönemini ele alan eseri eksik hazırlamak bırakın sizin başında bulunduğunuz bir üniversiteye henüz birinci sınıfta öğrenim gören bir tarih öğrencisine dahi yakışmaz.
Ve çok büyük bir eser değildir söylediğiniz gibi.
Tam tersi bir faciadır.
Erzurum Kongresi’ne yapılmış büyük bir saygısızlıktır.
Gönül isterdi ki; ertesi gün habercilerin karşısında böylesi traji-komik savunma ifadeleri yerine ‘Ortada bir yanlış var ve bu yanlışa neden olanlar hakkında gereken yapılacaktır’ diyebilesiniz.
Yanlışlar abidesine harcanan paraların hesabını sorup, doğruları da bu ülkenin gerçek ilim adamları ile birlikte ortaya koyasınız.
En hafif deyimiyle işini hakkıyla yerine getirmeyen birkaç ilim insanına Türkiye’nin en gözde ve en büyük üniversitesinin imajını yerle bir ettirmeyesiniz.
Ama olmadı hocam..
Gönüllere uzak düştünüz. Hem siz hem akademisyenleriniz.
Atalarımız boşuna söylememişler, “Balık baştan kokar” diye..
Maalesef..
22 Aralık 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder